AK Parti İzmir İl Başkanı olarak atanan Bilal Saygılı meğer FETÖ’cü imiş?
Sanayicilerin kurduğu bir derneğin başkanlığında bulunmuş, ayrıca İzmir Kalkınma Ajansı ve benzeri kurumlarda idarecilik yapan bu işadamının hasır altı edilmiş ‘koca bir suçu’ varmış!..
Peh.. Peh..
Bu ülkede at izinin it izine karıştırılıp, yöneltilen suçla ilgisi ve dahli olmadığı halde haklarında iddiada bulunulup, yapılan araştırmalar sonucu ilişkileri olmadığı anlaşılan insanların günümüzde tekrar temcit pilavı gibi gündeme getirilmesinin tek sebebi var.
Bilal Saygılı’nın bizzat Cumhurbaşkanı tarafından AK Parti İl Başkanlığına atanmasındandır.
Bunun hazımsız ‘AKP’liler tarafından gündeme getirildiğini düşünüyorum. Sanki sümen altı edilmiş bir olaymış gibi bunun tekrar gündeme getirilmesi manidar ve bir algı operasyonudur.
Parti içindeki trollere kıssadan hisse bir hikayeden söz etmek istiyorum..
Zamanın birinde küfretmekle nam salmış birini, Kadı’ya şikayet etmişler, “Aman efendim bu adam önüne gelen herkese küfür ediyor” demişler.
Kadı da emir vermiş, alıp bu adamı getirmişler. Kadı adama, “Sen çok küfür ediyormuşsun, bu davranışı bırak, yoksa ceza alırsın” derken çat kapı içeriye bir vatandaş girmiş.
Kadı, o zata “görmüyor musun müsait değiliz” dese de, adam “efendim iki cümlelik bir şey soracağım, ne olur” der. Kadı, “söyle bakayım” demiş, o zat “Efendim benim karı öldü, kaynanam bana düşer mi?” diye sormuş. Kadıdan önce küfürbaz hemen devreye girerek, “Efendim işte ben böylelerin…” demiş, başlamış gün görmedik küfürlere.
Bu gereksiz gündeme zemin hazırlayan trollere soruyorum: Bilal Saygılı bugüne kadar uzayda mı yaşıyordu? Bilal Saygılı bir iş dünyasını temsil eden bir kurumun başkanı ayrıca İzmir Kalkınma Ajansı’nın da yönetiminde görev yapıyordu.
Kamuoyu önünde olan, adam gibi adam bir tüccardı. Parası pulu olan, şana şöhrete ihtiyacı olmayan, kazancı dünya yaşamına yettiği gibi ahiret adına amel defterinin açık kalması için cami yaptıran, koltuk ve makamlarla bir yere gelmeye ihtiyacıda olmayan bir insan…
Bilal Saygılı, bizzat Cumhurbaşkanı tarafından Ak Parti İl Başkanlığına atanınca hazımsızlığınız tavan yaptı!
Hal böyleyken büyük bir suçluyu yakalanmış gibi yerel ve genel basında tornadan çıkmış gibi aynı formatta yaptırılan bu haberler niye?
Algı operasyonun amacı nedir?
Mesele; Bilal Saygılı’yı Cumhurbaşkanı doğrudan atayınca parti içindeki trollerin hesaplarının şaşması, işlerinin karışmasıdır. Ömürleri boş geçmiş, partiyle kazandıkları kimlikleriyle otorite olduğunu sananların elde ettikleri imkanları kaybetmeme adına bir taşla iki kuş vurmaya çalışmalarıdır.
Bunların kökünü kazımak, bu partiyi bunların esaretinden kurtarmak hiçbir yiğidin harcı olmamıştır, umarım Bilal Saygılı bunu becerir.
Ben bu olumsuzlukları yaza çize ve Ankara’daki bazı kendilerini Kaf Dağı’nda görenleri uyarmaktan usandım. Recep Tayip Erdoğan bu kadroları tasfiye etse vallahi yüzde 10-15 partinin üstünde oy alır.
Kendini kuru fasulye gibi nimetten sayanlar bu partiye bir kazanç değil zarar vermekteler.
Ben herkesin, “ticari bağım var, oğlum asker, polis olacak, aile sorunum var” gibi kıytırık bahaneler uydurarak kaçıldığı günlerde, ayrıca iki kamu nitelikli kurumda başkanlık yaptığım halde İzmir’de bu partinin kurucuları arasında yer aldım. Üç dönem de başkanlık divanında görev yaptım.
Bu parti ve hükümetin ülke adına yaptığı tüm hayırlı hizmete methiyeler düzerken, ikballeri için partiyi kullananları da gözümü budaktan, sözümü dudaktan esirgemeden eleştirdim.
O günlerde olduğu gibi bugün de eleştirilerime muhatap partim ve hükümetin hizmetleri değil. Bu partiyle kimlik ve kişilik kazanmış, tanınmış milletvekili olmuş, il başkanı olmuş teşkilat mensubu olmuş, olmuş da olmuş kişilerdir!
Bunlar özde AK Partili filan değil, AK Parti elbisesi giymiş AKP’lilerdir. Bunlar dün neyse bugün de aynıdır. Belediye seçimlerinde, kendilerinin istediği kişiler aday yapılmadı diye partinin adaylarının aleyhinde çalışanları gördüm, biliyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı zaman zaman serzenişte bulunarak “Partimize Ömerler lazım” dese de maalesef İzmir teşkilat ve kadrolarına bugüne kadar Ömerler değil yanar dönerler dolmuştur. Parti de bunların özel şirketleri olmuştur ve olmaya da devam edecektir.
Bilal Saygılı ne yapabilir bilmemem ama umarım dik durur.
İzmir AK Parti’de artık iklim değişmiştir. Parti olmasa ömründe bir baltaya sap olamayacaklar büyük adam yerine konulmuştur, dolayısıyla bozulan iklim, yüksek ‘dağ’ların estirdiği fırtınalar nedeniyle gök gürültülerinin yarattığı şimşekler, ‘yıldırım’lar düşürmüş, yıldırımların parçaladığı ‘kaya’lar ise etrafı toz dumana büründürmüştür.
Geçmişte adam gibi adamlar bu partiden kaçmıştır, bu seçimlerde sayın Cumhurbaşkanı zaferle çıkarken parti irtifa kaybedecektir.
Sebebi ise AK Parti ve özellikle de İzmir adına bagajlarında bırakın bir klasörü bir A4 kâğıdına yazılmış bir cümleleri, projesi olmadığı halde ağır abi görülenler, sayın Cumhurbaşkanının mirasını yedikleri gibi partiyi de özel şirketleri yapmışlardır.
Bu ekabir takımının istek ve arzusu olmaz, yahut emir ve komutaları yerine gelmez ise birbirine aşık methiyeler düzerken boşanmaya yönelince her tür iftira ve hakareti yapan çiftler gibi evden kaçarlar.
Aynen “AK Parti bir davadır” diyen Davutoğlu, on kuruşluk bilgi ve görgüsü olmadığı halde benim gibi tüccarken uluslararası ekonomi profesörü oluveren Babacan gibi…
Kadere bakın ki düdüklü tencerede bir arada kaynatsalar buharları ayrı çıkan CHP ve AK Parti aynı kaderi paylaşıyor ve bir konuda aynılar.
CHP kadro ve teşkilatları da Atatürk’ün mirasını yemektedir.
Benim meselem partiye kişiliğiyle itibar kazandıranlar değil partiyle itibar kazandıkları halde hainlik yapanlarladır.
Bilal Saygılı ile bir merhabam dahi yok, babası Eflatun beyi yıllardır tanırım, güzel bir insan iyi bir dost. Bu beyefendi ile beraber partide görev yaptık, partiyle kişilik kazanan değil, aksine partiye katkı sağlayan bir iş adamı.
Geçmişte; FETÖ denilen hain papazın kadrosunda olan ve kuruluşlarıyla ilgilenen arkadaşlarla merhabası olmayan kişi yoktur. CHP’si Adalet Partisi, Anavatan Partisi ve DSP’si hep bu oluşumun arka bahçesiydi. Yemeklerine de gittim selam da verdim.
Devlet benim anamın, karımın ve kızımın baş örtüsüne müdahale eder, dini inancıma sınır getirmeye çalışır ise bu papaz dini aleni savunur. İmam Hatip okullarında baş örtüsüne müdahale edilirken onların okullarında insanlar inancını rahatça yaşar ve okullarında Türkiye şampiyonu talebeler yetiştirirse, devlet dairelerinde bunların borusu öterse, benim gibi insanlar o kişilere selam da verir dostluklar da kurar. Bunlarla yıllarca dostluk yapar yaptık da.
Ülkede at oynatan bu terör örgütüne yıllarca müsamaha gösteren ve gelecek tehlikeyi görmeyenler 50 sene her siyasi partiyle ilişki kurduğu, göstermelik müdahaleler olsa da perde arkasında destek verildiği halde AK Parti 2003 tarihinde kurduğu iddia edilen ilişkiyi, tehlikeyi görerek 2008 yılında koparıp ülkeyi bu beladan kurtardığı halde hala tavşan kaldırmaya çalışılanlar iyi niyetli olmadığı gerçektir.
Eğer Recep Tayip Erdoğan olmasaydı, söz konusu papaz bu devleti teslim alırdı…
YORUMLAR